__temp__ __location__

Yapay zekâya güveniyor musunuz?

Yapay zekâ, hayatımızda giderek daha fazla karar sürecini etkilerken, bu teknolojiye duyduğumuz güven sorusu her geçen gün daha karmaşık bir hal alıyor.

Yapay zekâya güveniyor musunuz?

‘Güven’ son derece iddialı ve güçlü bir kavram. Kime, neye ve nasıl güvendiğimiz konusu karmaşık. Söz konusu algoritmalar olduğunda durum daha da sıkıntılı. Yapay zekâ, artık her alanda kararları etkiliyor, süreçleri dönüştürüyor. Bu hızlı entegrasyon, heyecan kadar endişe de yaratıyor. Zira teknoloji geliştikçe, insanın anlam arayışı derinleşiyor: ‘Bu sisteme neden güvenmeliyim?’

Yapay zekâya güvenmek, sadece teknik bir mesele değil. Derin bir felsefi soruyu da gündeme getiriyor. Sistemlerin doğru çalışıp çalışmadığını değerlendirmek ve bu güveni inşa etmek, yalnızca kod kalitesine veya modelin doğruluğuna dayalı değil; daha geniş bir kültürel, yönetsel ve etik yapıyı gerektiriyor.

Belirsizlik güveni aşındırıyor

KPMG’nin Küresel AI Güven Araştırması’na göre, çalışanların yüzde 57’si iş yerlerinde yapay zekâ araçlarını yöneticilerinden gizleyerek kullanıyor. Yüzde 48’i de hassas şirket bilgilerini açık platformlara yüklüyor. Neden? Çünkü sistemin nasıl çalıştığını, sınırlarını ve risklerini bilmiyorlar. Belirsizlik, şüphe doğuruyor.

Öte yandan, Stanford AI Index 2025 Raporu, son bir yılda yapay zekâ kaynaklı hataların yüzde 56 oranında arttığını ortaya koyuyor. Hatalar arttıkça, sorumluluk duygusu bulanıklaşıyor. Kim hatalıydı? Veri mi, model mi, kodlayan kişi mi, yoksa onay veren yönetici mi? Bu durum, yeni bir güven anlayışına ve yönetişim modeline olan ihtiyacı gözler önüne seriyor.

Güvenin temel prensipleri

Güven, soyut bir duygu gibi algılansa da aslında kurumsal kapasiteyle doğrudan ilişkilidir. Temelde üç ilke, güven inşa etmek için belirleyici faktörlerdir:

  • Şeffaflık: Şeffaflık, bilinmezliğe karşı ilk savunma hattıdır. Sistemin nasıl çalıştığı, hangi verilerle beslendiği, ne tür varsayımlarla karar verdiği açık biçimde paylaşılmalıdır.

  • Hesap verebilirlik: Sistemin verdiği kararların sonuçlarıyla ilgili sorumluluk kimde olacak?

  • Katılım: Kullanıcılar, sistemi şekillendiren süreçlere katkı sunabilmelidir. Sistemin benimsenmesi, onun kullanıcılarla birlikte evrilmesine bağlıdır.

Bu ilkeler, güven inşa etmek için ön koşullardır. Ancak, bunları sistematik şekilde yönetecek bir çerçeveye de ihtiyaç vardır.

9c907897f
 

Güven modeli “Trust Octagon”

Akademisyen J. Cadavid ve arkadaşlarının özellikle sağlık sektörü için önerdiği Trust Octagon modeli, yapay zekâya duyulan güveni sekiz temel boyutta ele alır. Bu modelde güven ölçülebilir ve yönetilebilir bir sistem içinde tanımlanır:

  • Şeffaflık: Sistem nasıl çalıştığını açıkça gösteriyor mu?

  • Adillik: Farklı gruplara karşı önyargısız sonuçlar üretiyor mu?

  • Gizlilik: Kişisel veriler korunuyor ve etik şekilde işleniyor mu?

  • Güvenilirlik: Sistem kararlı ve öngörülebilir mi?

  • Hesap verebilirlik: Kararların mantığı izah edilebiliyor mu?

  • Güvenlik: Siber tehditlere karşı dayanıklı mı?

  • Yasal uyum: Sistem yasal düzenlemelere uygun çalışıyor mu?

  • Yorumlanabilirlik: Kullanıcı, sistem çıktısını anlayıp değerlendirebiliyor mu?

Yapay zekâya güveni kurum kültürüne entegre etmek için üç temel alan

Yapay zekâya duyulan güveni, kurum kültürüne entegre etmek için üç temel alana yatırım yapılması gerekir:

  1. Eğitim: Tüm çalışanlar etik, hukuk ve algoritmik okuryazarlık alanlarında eğitilmeli.

  2. Yönetişim: Etik kodlar sadece ilkeler düzeyinde kalmamalı, tüm karar süreçlerine entegre edilmelidir.

  3. Liderlik: Güven inşası, yöneticilerin gösterdiği açıklık ve sorumlulukla doğrudan ilişkilidir. Liderin verdiği mesaj, sistemin sunduğu veriden her zaman daha güçlüdür.

Güven olmadan teknoloji güdük kalır

Yapay zekâ, kuşkusuz çağımızın en büyük teknolojik sıçramalarından biri. Ancak bu sıçramanın toplumsal karşılığı, yalnızca algoritmanın performansına değil, o algoritmayı tasarlayan, uygulayan ve yöneten kurumların değerlerine bağlıdır. Dolayısıyla, sistemin doğru çalışması tek başına yeterli değil. Aynı zamanda şeffaf, denetlenebilir ve hesap verebilir olması gerekiyor.

Trust Octagon gibi modeller, bu güveni sekiz boyut üzerinden analiz ederek yönetişim süreçlerine entegre etmeyi mümkün kılıyor. Ancak asıl mesele, bu çerçevenin varlığı değil, kurumun bunu ne kadar sahiplendiğidir. Güven, sadece davranışlarla inşa edilir. İlk kriz anında gösterilen şeffaflık, ilk hata sonrası alınan sorumluluk ve ilk başarının ardından kurulan diyalog, sistemin değil, kurumun kalitesini gösterir.

Bugün, teknolojiye yatırım yapan her kurumun aynı zamanda bir güven stratejisi inşa etmesi gerekiyor. Bu strateji sadece teknik ekiplerin değil, İK’dan iletişime, hukuk departmanından üst yönetime kadar tüm paydaşların katılımını gerektiriyor. Çünkü algoritmalar karar alabilir, ama güveni ancak insanlar inşa edebilir.

Dahası, güvenin sadece bir kurumsal performans kriteri değil, sürdürülebilirlik kriteri olduğunu da unutmamak gerekiyor. Şeffaf ve adil olmayan, hesap vermeyen bir sistemin uzun vadede ne kamu ne piyasa ne de toplum nezdinde meşruiyetinin kalması mümkün değil.

Bu nedenle, bugünün sorusu ‘en iyi yapay zekâ modeli kimde?’ değil, ‘En güvenilir karar mimarisi kimde?’ sorusudur.

Paylaş:
Merih KARAAĞAÇ
Merih KARAAĞAÇ

Merih, 5 yıldır teknoloji alanında editörlük yapıyor. Bilim, yapay zeka, donanim ve mobil teknolojiler konusundaki yazıları düzenliyor. Bilim ve yapay zeka konularında uzmanlaşmış.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır. Zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir.