Merih KARAAĞAÇ
Merih, 5 yıldır teknoloji alanında editörlük yapıyor. Bilim, yapay zeka, donanim ve mobil teknolojiler konusundaki yazıları düzenliyor. Bilim ve yapay zeka konularında uzmanlaşmış.
Evrenin sonu teorisi, insanlık tarihinin en büyük bilinmezlerinden biridir.
Bu yazıda, evrenin sonu teorisi kapsamında yapılan yeni çalışmaların bulgularını ve bu bulguların bilim dünyasında yarattığı yankıları inceliyoruz.
Kozmolojide, evrenin sonuna ilişkin çeşitli senaryolar vardır:
Büyük Donma (Big Freeze): Evren genişlemeye devam eder, enerji ve madde dağılır, yıldızlar söner, nihayetinde sıcaklık sıfıra yaklaşır.
Büyük Çöküş (Big Crunch): Evrenin genişlemesi durur ve tersine dönerek içe çöker.
Büyük Kopma (Big Rip): Karanlık enerjinin etkisiyle evren o kadar hızlı genişler ki galaksiler, yıldızlar ve atomlar parçalanır.
Bunlar daha önceki "klasik" teorilerdir. Fakat yeni bir yaklaşım, doğrudan yıldız kalıntılarının bozunma süreci ile evrenin ömrüne ışık tutuyor.
Stephen Hawking'in 1974 yılında ortaya attığı Hawking radyasyonu teorisi, kara deliklerin enerji kaybederek zamanla buharlaşacağını öne sürmüştü. Bu devrimsel fikir, kara deliklerin "sonsuz" olmadığını ve zamanla yok olabileceğini gösterdi.
Yeni araştırmalarsa bir adım daha ileri giderek nötron yıldızları ve beyaz cüceler gibi yıldız kalıntılarının da benzer bir süreçle yok olacağını öngörüyor.
Araştırmalara göre:
Nötron yıldızları: Yaklaşık 10⁶⁸ yılda buharlaşacak.
Beyaz cüceler: 10⁷⁸ yıl gibi bir sürede yok olacak.
Süper kütleli kara delikler: 10⁹⁶ yıla kadar varlığını sürdürebilir.
Bu, önceki öngörülen 10¹¹⁰ yıllık tahminlere göre oldukça "kısa" bir süre. Evrenin sonu teorisi, bu anlamda ciddi biçimde yeniden şekilleniyor.
Yeni teoride Hawking radyasyonuna benzer bir süreç olan kütleçekimsel çift üretimi temel alınıyor. Bu süreçte:
Uzayın kuantum salınımlarıyla madde-antimadde çiftleri oluşuyor.
Bu parçacıklar yıldız kalıntısının enerjisini tüketiyor.
Zamanla bu kalıntılar tamamen yok oluyor.
Bu mekanizma, kara deliklerle sınırlı kalmayıp evrende varlığını sürdüren diğer yıldız kalıntıları için de geçerli olabiliyor.
Araştırmalar, galaksilerin yıldız oluşturmaya yetecek materyali tükettikten sonra, evrenin “karanlık bir yalnızlık” dönemine gireceğini gösteriyor.
Yaklaşık 150-200 milyar yıl içinde galaksiler birbirlerinden o kadar uzaklaşacak ki gözlenemeyecekler.
17 trilyon yıl içinde son yıldızlar da sönmüş olacak.
Geriye sadece soğuyan, yavaş yavaş buharlaşan yıldız kalıntıları kalacak.
Evren, büyük ölçekte sessiz bir ölüm sürecine girecek. Bu senaryo, evrenin sonu teorisini daha da kasvetli bir boyuta taşıyor.
Hollanda’daki Radboud Üniversitesi'nden Profesör Heino Falcke, çalışmanın baş yazarı olarak şu ifadeyi kullanıyor:
“Her şey bozulacak ama büyük şeyler yapmak için hâlâ çok zaman var.”
Bir diğer yorum ise Hull Üniversitesi’nden astrofizikçi Alex Richings’ten geliyor:
“Yıldız kalıntılarını evrenin sonsuz kalacak öğeleri olarak düşünüyorduk. Bu çalışma bu bakış açısını değiştiriyor.”
Bu görüşler, çalışmanın sadece bilimsel değil felsefi anlamda da önemli etkiler yarattığını gösteriyor.
Yıldız kalıntılarının yok olması bile evrenin sonu için yeterli olmayabilir. Proton bozunumu gibi henüz gözlemlenmemiş bir süreç de evrenin nihai sonunu getirebilir. Bu durumda:
Maddenin en temel yapı taşı olan protonlar bozulur.
Madde tamamen yok olur.
Bu, evrenin "varlık sonrası dönemi" olarak tanımlanabilir.
Yeni araştırmaların ışığında, evrenin sonu teorisi sadece bir bilimsel olasılık değil, aynı zamanda insanlık için metafizik bir hatırlatma niteliği taşıyor. Her şeyin bir başlangıcı ve sonu olduğu gibi, evrenin de bir final perdesi olacak. Bu perde ne zaman inecek bilmiyoruz, ama görünüşe göre bu, düşünülenden daha erken olabilir. Moral bozmak gibi olmasın ama yıldızlar ölecek, galaksiler kaybolacak ve sonunda hiçbir şey kalmayacak.
E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır. Zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir.